25 Aralık 2012 Salı
GRUP ÜYELERİ ;)
SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENLİĞİ GECE-31
Dilhan ATALAY
Ferhat DOĞAN
Bayram ALGÜL
Ümit KIRAÇ
Tuncay TERCANLI
Movie Maker Programıyla Film Nasıl Oluşturulur??
Şu Aşamalar Takip Edilir :
1. Önce konu belirlemeliyiz ör;çanakkale destanı
2. Sonra bu konuyla ilgili resimler videolar bulunur ek olarak kendi sesimizi görüntümüzü ve herhangibir müzik de ekleyebiliriz. Nasılmı?? Video ekle, resim ekle, ses ekle yerine tıkladığımız zaman otomatikmen seçtiğimiz dosyadaki resmi sesi yada videoyu ekleyebiliyoruz.
3. Seçtiğimiz resimlerin altına açıklama yazısı ekleyebiliyoruz ayrıca metne ve resme animasyon veriyoruz nasılmı?? Programın üst köşesinde animasyon ekle açıklama yazısı ekle yazısına tıklıyoruz.
4. Açıklama yazıları ve resimlerin başlangıç ve bitiş sürelerini zaman çizelgesinden ayarlıyoruz.
5. Resimlere eklediğimiz açıklama yazısının kalınlığını ve yazı tipini ayarlıyoruz üstteki yazı tipi çizelgesinden.
6. Eklediğimiz fon müziğinin yada sesimizi eklediysek sesimizin başlangıç ,bitiş süresini ve belirme, silinme süresini ayarlıyoruz zaman çizelgesi yardımıyla.
7. Resimlere efekt ekle çizelgesinden efekt ekleyebiliyoruz.
8. Dosyaya eklediğimiz videoyu kırpma aracıyla kırpabiliyoruz. baştan veya sondan istemediğimiz yerleri kırpma aracıyla kesip belirme ve silinme zamanını zaman çizelgesinden ayarlıyoruz.
9. Dosyanın sonuna jenerik (yazı) ekleyebiliyoruz ve başlangıç ve bitiş süresini zaman çizelgesinden ayarlıyoruz.
10. Programla yaptığımız projeyi film olarak kaydete basıp kaydediyoruz.
;) Aşağıdaki film movie maker programına örnektir ;)
21 Aralık 2012 Cuma
Publisher Programıyla Broşür Nasıl Hazırlanır??
1. Publisher adlı programı açıyoruz.
2. Broşür şablonlarından istediğimiz şablonu seçiyoruz
3. Seçtiğimiz şablona istediğimiz organizasyonu yazıyoruz.
4. Yazı rengini, arka plan rengi yada resim renklerini istediğimiz gibi ayarlıyoruz.
5. Şablon üzerinde bize örnek olarak yazabileceğimiz konular hakkında kısa bilgiler veriliyor biz bunları kaldırabiliriz yada ek olarak başka şeyler ilave edebiliriz.
Aşağıdaki Broşürü Publisher Programına Örnek Olarak Gösterebiliriz.
15 Aralık 2012 Cumartesi
Van Gölü Kuruyor
Türkiye de küresel ısınmanın birinci derecede etkisini gösterdiği yer Van Gölü ve çevresinde yıllık ortalama sıcaklık 1 derece arttı ve Van Gölü kurumaya başladı. Göldeki su seviyesi1994'te maksimum seviyeye ulaştı. 11 yıldır bu seviyeye ulaşamaması küresel ısınmanın göstergesi Küresel ısınma devam ettikçe su seviyesi azalmaya devam edecek.
Uydu görüntülerinden Van'ın Özalp ve Saray ilçelerinde tamamı kurumuş göletler saptandı. Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Aygün, hükümetler ve iş dünyasını yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı konusunda sorumluluk almaya davet ettiğini söyledi.
Küresel ısınmaya engel olmak için kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtlar yerine su, jeotermal, ve güneş enerjisinin kullanılması gerektiğini dile getiren Aygün, vatandaş olarak herkese düşen önlemler olduğunu kaydetti. Aygün şunları söyledi:
Otomobilimizde kullandığımız benzin ve evimizde kullandığımız kömür ve doğalgaz ile bireysel olarak küresel felakete katkıda bulunuyoruz. Otomobilimizin hava ve yakıt filtrelerinin her zaman temiz olmasına dikkat etmeliyiz. Çünkü kirli filtreler fazla yakıt harcanmasına yol açıyor. Otomobillerimizde klimayı yalnızca gereksinim duyduğumuzda çalıştırmamız gerek. Çünkü klima da yakıt tüketimini artırıyor. Evlerimizde ısı yalıtımına dikkat etmemiz, çift cam tercih etmemiz gerekiyor. Dünyayı ultraviyole ışınlardan koruyan ozon tabakasını incelten sprey ve deodorantlardan da uzak durmalıyız Başka dünya yok. Herkese sorumluluk düşüyor.
Son 40 yılda 1 milyon 250 bin hektarlık sulak alanın yok olduğu
Türkiye’de çok sayıda türde binlerce kuşa ev sahipliği yapan Hotamış, Eşmekaya,
Ereğli Sazlıkları ile Akşehir, Eber, Meke ve Suğla Gölü’ne kuşlar uğramaz oldu.
KONYA - Doğal Hayatı Koruma Vakfı-Türkiye (WWF-Türkiye), Doğa
Derneği ile Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan aldığı bilgilere göre, yaklaşık 3-4
yıl önce yapılan ölçümlere göre Türkiye’de son 40 yılda 2.5 milyon hektarlık
sulak alanın yarısı yok oldu.
Dernek ve vakıfların değerlendirmelerine göre kaybedilen sulak alan Marmara Denizi büyüklüğü kadar, Van Gölü’nün 3 katı ya da Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü’nün 25 katı oranında sulak alana eşdeğer tutuldu.
Özellikle sulak alan miktarı ile Türkiye’de ve dünyada önemli konumda bulunan Konya Kapalı Havzası’nda sulak alanlar zamanla kururken, çok sayıda türde kuş bölgeye adeta küserek uğramaz oldu.
Dernek ve vakıfların değerlendirmelerine göre kaybedilen sulak alan Marmara Denizi büyüklüğü kadar, Van Gölü’nün 3 katı ya da Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü’nün 25 katı oranında sulak alana eşdeğer tutuldu.
Özellikle sulak alan miktarı ile Türkiye’de ve dünyada önemli konumda bulunan Konya Kapalı Havzası’nda sulak alanlar zamanla kururken, çok sayıda türde kuş bölgeye adeta küserek uğramaz oldu.
TUZ VE BEYŞEHİR GÖLÜ’NDE KUŞLAR AZALIYOR
Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü’nde de sularının çekilmesi nedeniyle kuş sayısı giderek azalıyor. Macar ördeği, elmabaş patka, sakarmeke sayısının azaldığı gölde önceden kuluçkaya yatan tepeli pelikan, karabatak, gece balıkçılı, küçük ak balıkçıl türlerine hiç rastlanmıyor.
Kapladığı alan 260 bin hektardan 130 bin hektara kadar düşen Tuz Gölü’nde de önemli kuş türlerinin sayısında azalmalar gözleniyor. Flamingoların en önemli üreme alanlarının başında gelen Tuz Gölü’nde 1992 yılında yapılan sayımlarda 14 bin çift flamingo bulunurken, 2005 yılında sayı 11 bin 500’e kadar indi. Bu kuşlar artık besleyebileceği sayıda yavru yapıyor.
Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü’nde de sularının çekilmesi nedeniyle kuş sayısı giderek azalıyor. Macar ördeği, elmabaş patka, sakarmeke sayısının azaldığı gölde önceden kuluçkaya yatan tepeli pelikan, karabatak, gece balıkçılı, küçük ak balıkçıl türlerine hiç rastlanmıyor.
Kapladığı alan 260 bin hektardan 130 bin hektara kadar düşen Tuz Gölü’nde de önemli kuş türlerinin sayısında azalmalar gözleniyor. Flamingoların en önemli üreme alanlarının başında gelen Tuz Gölü’nde 1992 yılında yapılan sayımlarda 14 bin çift flamingo bulunurken, 2005 yılında sayı 11 bin 500’e kadar indi. Bu kuşlar artık besleyebileceği sayıda yavru yapıyor.
milyonlarca ölü balık ve kereviz sahile vurdu Ladik gölünde...
Türkiyede Suyun Yönetimi
Ülkemizdeki bütün su
kaynaklarının planlanması, yönetimi, geliştirilmesi ve işletilmesinden
sorumlu birim genel bütçeye dahil yatırımcı bir kuruluş olan Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü (DSİ)’dür. Faaliyetlerini Çevre Ve Orman Bakanlığına bağlı
olarak sürdürmektedir.
DSİ Genel Müdürlüğü 6200 sayılı DSİ Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında
Kanun ile 18 Aralık 1953 tarihinde kurulmuştur. Bir kamu
kuruluşu olarak kendine verilen taşkın koruma, sulu tarımı yaygınlaştırma,
hidroelektrik enerjisi üretme ve büyük şehirlere içmesuyu temin gayelerini
etkin bir şekilde yerine getirebilmesi bakımından, söz konusu dört maksadın
ortak noktası olan baraj çalışmaları konusunda öncelikli faaliyetlerini
sürdürmektedir.
DSİ Genel Müdürlüğü
faliyetlerini 167 Sayılı
Yeraltısuları Hakkında Kanun ve 1053 Sayılı
Ankara, İstanbul ve Nüfusu 100 binden Fazla Olan Yerleşim Birimlerine
İçmesuyu Temini Hakkında Kanun ile sürdürmektedir.
Aşağıdaki kanunlar ile
kanunların içerdiği görevler DSİ Genel Müdürlüğü’nün faliyetlerini
oluşturmaktadır. 28.02.1954 tarih ve 6200 sayılı Teşkilat ve Vazifeler
Hakkındaki Kanun ile ;
03.07.1968 tarih ve 1053 sayılı Ankara,
İstanbul ve Nüfusu 100 000’den Büyük Şehirlere İçme Suyu Temini Hakkında Kanun
ile ;
- Baraj ve isale hattı,
- Su tasfiye tesisi inşaatları,
- Su depoları yapmak
DSİ Genel Müdürlüğü bu hedeflere ulaşmak
için; aşağıda belirtilen faaliyetlerde bulunarak teknik, ekonomik aynı zamanda
çevreyle uyumlu projeler geliştirmekte ve uygulamaktadır. Bu çalışmalar;
• Temel araştırma ve etütler,
- nehir akım ve yeraltısuyu seviye ölçümleri,
- toprak analizleri ve sınıflaması,
- zirai ekonomi analizleri,
- jeolojik, hidrojeolojik, jeoteknik ve jeofizik etütler,
- su kalitesi analizleri,
- su yapıları modellemesi,
- yapı malzemelerinin fiziksel ve kimyasal analizleri,
Su havzalarının
geliştirilmesi gayesiyle etüt ve planlama,
• Master plan ve fizibilite çalışmaları,
• Su yapılarının projelendirilmesi (barajlar, hidroelektrik
santraller, sulama ve drenaj
sistemleri, su arıtma
tesisleri, taşkın koruma yapıları vb.)
• Baraj yapımından etkilenen halk için gerektiğinde arazi
kamulaştırması ve yeniden
yerleşim planlarının
hazırlanması,
• Çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporlarının hazırlanması,
• Projelerin yatırım programına alınması,
• İhale dokümanlarının hazırlanması ve ihalenin gerçekleştirilmesi,
• İnşaatların denetimi,
• Su yapılarının ilgili kurumlara devri (hidroelektrik santrallerini
Elektrik Üretim A.Ş.’ye, su
arıtma tesislerini
belediyelere vb.)
• Sulama işletmeciliği ve yönetiminin sulama birliklerine devri,
• Yukarıdaki işlerin gerçekleştirilmesi maksadıyla, gerekli makine
ve teçhizatın temini.
Türkiye su zengini bir
ülke değildir. Kişi başına düşen yıllık su miktarına göre ülkemiz su azlığı
yaşayan bir ülke konumundadır. Kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su
miktarı
|
Akarsu Arıtma Yöntemleri
Evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer
kullanımlar sonucunda kirlenmiş veya özellikleri kısmen veya tamamen değişmiş
sular ile maden ocakları ve cevher hazırlama tesislerinden kaynaklanan sular
ve yapılaşmış kaplamalı ve kaplamasız şehir bölgelerinden cadde, otopark ve
benzeri alanlardan yağışların yüzey veya yüzeyaltı akışa dönüşmesi sonucunda
gelen sulara atıksu denir.
Suların çeşitli kullanımlar sonucunda atıksu
haline dönüşerek yitirdikleri fiziksel, kimyasal ve bakteriyolojik özelliklerinin
bir kısmını veya tamamını tekrar kazandırabilmek ve/veya boşaldıkları alıcı
ortamın doğal fiziksel, kimyasal, bakteriyolojik ve ekolojik özelliklerini
değiştirmeyecek hale getirebilmek için uygulanan fiziksel, kimyasal ve
biyolojik arıtma işlemlerinin birini veya birkaçına atıksu arıtma denir.
Atıksuyun niteliğine göre kullanılacak arıtma prosesleri de farklılık
göstermektedir. Atıksu içerisinde bulunan çözünmüş organik maddelerin
bakteriyolojik faaliyetler sonucu giderilmesi için biyolojik arıtma tesisi,
atıksu içerisinde çözünmüş veya askıda bulunan ve gravitasyonla (yerçekimi
etkisi ile) çökelmeyen maddelerin çökeltilerek sudan uzaklaştırılması için
kimyasal arıtma tesisi, suyun içerisinde bulunan ve kendiliğinden çökebilen
katı maddelerin atıksudan uzaklaştırılması için fiziksel arıtma tesisi tercih
edilmelidir. Bu prosesler ayrı ayrı kullanılabileceği gibi birbiri ardına
gelecek şekilde de kurulabilir.
|
Fiziksel Arıtma Prosesleri:
Fiziksel arıtma atıksu içerisinde bulunan yüzer maddeler ile
kendiliğinden çökebilen katı maddelerin giderilmesi amacıyla yapılır. Bu amaçla
kullanılan ekipmanlar; ızgara ve elekler, kum ve yağ tutuculardır. Genel olarak
biyolojik veya kimyasal arıtma tesisilerinin başında da fiziksel arıtma
tesisleri kullanılır. Bu şekilde atıksu içerisinde bulunan kirleticilerin bir
kısmının giderilmesi mümkün olacaktır. Kimyasal veya biyolojik arıtma
tesislerin başında kurulan fiziksel arıtma tesisleri, hem ana arıtma sistemine
gelecek kirlilik yükünü azaltacak, ana arıtma içerisindeki boru, vana vb.
ekipmanların zarar görmesini engelleyecek aynı zamanda ana arıtma tesisinin
işletme maliyetini düşürecektir.
Biyolojik Arıtma Prosesleri:
Biyolojik arıtma prosesleri aerobik ve anaerobik arıtma olarak
sınıflandırılabilir. Aerobik arıtma havanın bulunduğu ortamlarda
gerçekleştirilen arıtma prosesleridir. Aerobik arıtma uygulamaları; Aktif
Çamur, Biyofilm, Stabilizasyon Havuzları, Havalandırmalı Lagünlerdir. Anaerobik
arıtma ise havasız ortamlarda gerçekleştirilen arıtma prosesleridir.
Uygulamaları ise Sürekli Karışımlı Reaktörler, Anaerobik Filtreler ve Akışkan
Yataklı sistemleridir. En yaygın aerobik biyolojik arıtma uygulaması, aktif
çamur prosesidir.
Aktif Çamur prosesleri; Ön Çöktürme Havuzları, Havalandırma
Havuzları, Son Çöktürme Havuzları ve Dezenfeksiyon ünitesinden oluşur.
Dezenfeksiyon işlemi ise; atıksu arıtma tesisi çıkış suyunun alıcı ortama
verilmeden önce içerisindeki bakteri ve virüslerin bertaraf edilmesi işlemidir.
Kimyasal Arıtma Prosesleri:
Suda çözünmüş halde ve askıda bulunan katı maddelerin çökelmesini
ve bu şekilde sudan uzaklaştırılmasını sağlayan kimyasal arıtma tesisilerinde,
uygun PH aralığında atıksuya kimyasal maddeler ilave edilmektedir. Kimyasal
arıtma proseslerinde çökeltme işlemini sağlayan bu kimyasal maddeler koagülant
madde adıyla anılır. Kimyasal arıtma prosesinin üniteleri, atıksuyun uygun PH
aralığına getirildiği nötralizasyon bölümü , atıksuya çökeltimi sağlayacak
kimyasal maddelerin ilave edildiği koagülasyon bölümü ve koagülant ilave edilmiş
atıksuyun uygun hızda karıştırılması ile flokların oluşmasını ve çökeltimi
sağlayan flokülasyon bölümüdür.
Detaylı bilgi için bakınız: www.ariaritma.com
Su Kirliliği Nasıl Önlenir ???
Arıtma tesisleri kurulmalı ve özenle işletilmeli
Belirli yerlerde nüfus artışının önüne geçilmeli
İnsanlar bilinçlendirilmeli
Su kaynaklarının korunması için iyi politikalar geliştirilmeli,plan ve programlar yapılmalı
Hava ve toprak kirliliğine sebep olan faktörler ortadan kaldırılmalıdır
.
Belirli yerlerde nüfus artışının önüne geçilmeli
İnsanlar bilinçlendirilmeli
Su kaynaklarının korunması için iyi politikalar geliştirilmeli,plan ve programlar yapılmalı
Hava ve toprak kirliliğine sebep olan faktörler ortadan kaldırılmalıdır
Su Olmasaydı Ne Olurdu Hiç Merak Ettiniz Mi ????
hayvanlar ölürdü....
bu görüntü açık değilmi sizce ???
insan hayatını sürdüremezdi... ÖLÜMÜ BEKLERDİ!!!
çölleşmiş bir dünyada bir avuç su aramak istermiydik ????
yada bu çocuğun yerinde kendi çocuklarımız olsun ???
OZAMAN...UNUTMA....
Deniz Kirliliği
Ülkemizin üç tarafı denizlerle
çevrili olduğundan deniz kirliliği hayati önem taşımaktadır. Denizlerin
taşımacılık ve turizm amacıyla kullanılması, evsel, endüstriyel atıkların
arıtılmadan veya kısmen arıtılarak denize verilmesi, deniz kazaları sonucu
meydana gelen petrol akıntıları, akarsulardan denizlere ulaşan tarımsal
atıklar, kirlenmeyi meydana getiren başlıca etkenlerdir. Deniz kirliliğine
sebep olan atıklar belirli bir zamanda, bir bölgedeki kirlenme yoğunluğuna
bağlı olarak insan sağlığına ve çevreye olumsuz yönde etki etmektedir.
Göl Kirliliği
Göl kirlenmesinin ana
unsurları akarsular ve atmosferik olaylardır. Akarsularla taşınan çözünmüş ve
askıdaki maddelerin önemli miktarı erozyon ve kimyasal çözünme sonucu oluşur.
Ayrıca asit yağmurları da kirliliği artırmaktadır. Göle karışan kirleticilerin
büyük bir kısmı akarsular, endüstriyel atıklar ve drenaj yoluyla taşınmasına
karşılık, atmosferle kirliliğin taşınması da son derece önemlidir. Havadaki
kirleticilerin yağışlar ve rüzgar gibi atmosferik etkenlerle uzun mesafelere
taşınması ve yerüstü sularına karışması sonucu su kirliliği meydana
gelmektedir.
Akarsu Kirliliği
Akarsular; küçük dereler,
yağmur, kar ve kaynak sularıyla beslenirler. Kanalizasyon suları, fabrika
atıkları ile havayı kirleten etkenlerin yağmur ve yüzey akışlarıyla taşınması,
tarımsal faaliyetler sonucu oluşan pestisit ve gübre gibi kimyasal atıklar,
akarsuları kirleten başlıca etkenlerdir. Akarsular ve okyanuslar belli bir
seviyeye kadar olan kirliliği arıtma özelliğine sahiptir. Bu sınır aşıldığında
suda aşırı kirlilik ve bozulma başlar. Akarsuların bazı etkenlerle kirlenmesi
sonucu akarsularda mevcut olan ekolojik denge bozulmakta, bitkiler ve hayvanlar
olumsuz yönde etkilenmektedir.
Yerüstü Suları ve Kirliliği
Akarsu, göl ve denizler yerüstü sularını oluştururlar. Dünya nüfusunun hızla artmasına rağmen su kaynaklarının sabit olması, bu kaynakların kirletilmemesini ve çok iyi kullanılmasını gerektirmektedir. Bilinçli su kullanımıyla, yaşam kalitemizi bozmadan alacağımız basit tedbirlerle su kaynaklarımızın kirlenmesini ve tükenmesini önleyebiliriz. Bununla birlikte; üç tarafı denizlerle çevrili olan ve çok sayıda yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının bulunduğu ülkemizde sular, evsel ve endüstriyel atıklarla kirlenmektedir. Bu atıkların arıtılmadan su yataklarına verilmesi, katı atıkların düzensiz olarak alıcı ortama bırakılması, ayrıca bilinçsizce yapılan zirai ilaçlama ve gübrelemeden dolayı yerüstü suları kirlenmektedir.
Sanayinin çevre üzerindeki olumsuz etkisi diğer faktörlerden çok daha fazladır. Sanayi kuruluşlarının; sıvı atıkları ile su kirliliğine, buna bağlı olarak gelişen toprak ve bitki örtüsü üzerinde aşırı kirlenmelere sebep olduğu ve doğa tahribine yol açtığı bilinmektedir. Ayrıca son yıllarda sanayi ve teknolojinin hızla gelişmesi sonucu köyden kente göç olayı artmış, bu durum hızlı ve düzensiz yapılaşmaya yol açmıştır.
Zirai mücadele için yapılan ilaçlamalarda, havadaki ilaç zerrelerinin rüzgarla sulara taşınması veya tarım ilaçları üretimi yapan fabrikaların atıklarının su kaynaklarına arıtılmadan verilmesi sebebiyle sular kirlenmektedir.
Diğer yandan kimyasal gübrelerin bilinçsizce ve aşırı kullanımı da zamanla toprağı çoraklaştırmakta, bunun sonucunda hem toprağın verimi düşmekte, hem de yeraltı sularına sızması ve yüzey su akışlarıyla birlikte yerüstü sularına karışması neticesinde su kirliliğine sebep olmaktadır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)